AŞK ASKIYA ALINDI: YENİ KUŞAĞIN EKONOMİK EVLİLİK ÇIKMAZI
Bir Aile Danışmanının Gözünden İlişkilerde Dönüşüm,
Günümüzde birçok genç çift, güçlü bir duygusal bağ kurmalarına rağmen evlenemiyor. Çünkü artık aşk tek başına yetmiyor. Karşımıza sıkça çıkan senaryo şu: Birbirini seven, ortak bir gelecek hayal eden ama maddi kaygılarla evliliği erteleyen veya tamamen vazgeçen çiftler…
Aile danışmanı olarak danışanlarımdan, “Evlenmek istiyoruz ama ekonomik koşullar çok ağır”, “İkimiz de çalışıyoruz ama gelecek göremiyoruz” gibi cümleleri her geçen gün daha sık duyuyorum(Aktan, C. ve Şen, H. 2001:2).
Sorun ne peki, Ekonomik kriz, yalnızca alışveriş listelerini değil, duygusal kararları da belirler hale geldi. Özellikle 25-35 yaş arası bireyler arasında "birlikte yaşama ama evlenmeme" eğilimi artıyor. Sosyolojik açıdan baktığımızda evlilik artık sadece duygusal değil, ciddi bir ekonomik proje haline geldi. Kira fiyatları, düğün masrafları, iş güvencesizliği ve artan yaşam maliyeti, evlilik kararını erteletiyor (Aktan, C. ve Şen, H. 2001:6).
Bu durum yalnızca ilişkileri değil, aile kurumunu, doğurganlık oranlarını ve toplumsal dayanışma biçimlerini de doğrudan etkiliyor. Aşk, hislerden değil hesaptan geçmeye başladı.
Peki Psikososyal Yansımalar Nedir:
Evlenemeyen ama birlikte kalmak isteyen çiftler arasında uzun vadeli belirsizlikler ilişkide tükenmişlik, bağlanma sorunları ve gelecek kaygısı yaratıyor(Aktan, C. ve Şen, H. 2001:7).
Geleneksel aile beklentileriyle modern ekonomik gerçeklikler arasında kalan bireyler, suçluluk duygusu, özgüven kaybı ve sosyal baskı hissedebiliyor. Bu da danışanlarda sıklıkla anksiyete, çift çatışmaları ve kararsızlık döngüsü olarak kendini gösteriyor (Aktan, C. ve Şen, H. 2001:7).
Çözüm Önerilerim Nedir Benim:
Politika ve Sosyal Destek:
Sosyoekonomik eşitsizliklerin azaltılması için genç çiftlere yönelik konut desteği, evlilik kredileri, esnek iş güvencesi gibi yapısal önlemler kaçınılmaz. Aile politikalarının romantik ilişkiler üzerindeki etkisi yeniden değerlendirilmelidir(Tarakçı, C. 2019: 52).
Evlilik Öncesi Danışmanlık:
Ekonomik zorluklar nedeniyle evliliği erteleyen çiftlere yönelik “evlilik öncesi psikoeğitim programları” yaygınlaştırılmalı. Maddi kaygıların ilişkide yol açtığı psikolojik baskılar danışmanlık süreciyle hafifletilebilir (Tarakçı, C. 2019: 52).
Toplumsal Algı Dönüşümü:
Evliliğin “başarı göstergesi” olduğu anlayış yerine, ilişkinin kalitesini merkeze alan bir sosyal yaklaşım geliştirilmelidir. Evlenmeyen çiftler de “eksik” ya da “başarısız” değildir; toplumun bu konuda daha kapsayıcı olması gerekir(Tarakçı, C. 2019: 53).
Bireysel Dayanıklılık:
Ekonomik kriz koşullarında ilişki sürdürebilmek için duygusal dayanıklılık, açık iletişim ve finansal planlama becerilerinin güçlendirilmesi önemlidir. Bu beceriler aile danışmanları aracılığıyla bireylere kazandırılabilir (Tarakçı, C. 2019: 53).
Sonuç Olarak:
Aşk hâlâ var. İnsanlar hâlâ seviyor, bağ kuruyor, birlikte yaşlanmak istiyor. Ancak günümüz ilişkileri, artık sadece kalpten değil, cebin durumundan da geçiyor. Bu noktada toplumsal yapıyı yeniden düşünmek, evlilik ve ilişki kavramlarını dönüştürmek kaçınılmaz hale geliyor. Aile danışmanları olarak bizlerin rolü, sadece bireysel sorunlara değil, bu yapısal çıkmazlara da ışık tutmak ve çözüm yolları üretmektir. Çünkü aşkın askıya alınmasına göz yummak, toplumsal bağlarımızın zayıflamasına da göz yummak olur(Darıcan, F.Y. 2005:45).